top of page

 HIRVATİSTAN’IN NAİF BAŞKENTİ: ZAGREB

00.jpg

Tempo Travel Nisan 2017 sayısında yer almıştır.

Zagreb, dışarıdan bakıldığında küçük ama içi dopdolu bir şehir. Sokakları, tarihle, hikâyelerle ve rengârenk çiçeklerle bezeli. Turist kalabalığından uzakta, yerli yaşama daha fazla tanıklık etmek isteyenler için uygun bir seçenek.

 

Budapeşte’de başlayıp, saatler süren bir tren yolculuğu ardından Zagreb’e varıyorum. Yolda gördüğüm yemyeşil manzaralar bu şehre dair ilk ipuçlarını veriyor. Zagreb’e ayak bastığım anda, tren istasyonunun bile bu kadar ağaçlı, yeşil olmasına şaşırıyorum. Denizsiz bir şehrin insana huzur vereceği gerçeği hep çok uzak geliyor. Ta ki o ana kadar. Kalacağım yere doğru arabayla ilerlerken, yine gözüm yol kenarlarındaki sık ağaçlara, meydandaki insan kalabalığına, Gotik kiliselere ve sarı, loş ışıklarla aydınlatılmış tarihi binalara takılıyor. Aniden bastıran yağmur sonrası, etraf mis gibi toprak kokuyor. Tam anlamıyla görmemiş olsam bile, gecenin ortasında bu şehri sevmeye başlıyorum.

Şehirdeki Tarihi İzler

Hırvatistan’ın başkenti Zagreb, 1 milyona yaklaşmış nüfusuyla Hırvatlar için büyük, bizim içinse küçük sayılan bir şehir. Üst kısım Gornji Grad, tepede konumlanan eski şehri, alt şehir olarak geçen Donji Grad ise aşağı şehri oluşturuyor. Ulaşımın çoğunlukla tramvayla sağlandığı şehirde bu iki kısmı bir günde rahatlıkla gezebiliyorsunuz. Heybetli, çoğunlukla Gotik ve yer yer Barok mimari tarzında inşa edilmiş kiliseler hariç, pastel renkli yapıların çoğu insan ölçeğinde. Bu yüzden gezerken kendinizi harikalar diyarında dolaşan bir masal kahramanı gibi hissediyorsunuz. Her köşe başında satış yapan çiçekçiler, uyumlu ve estetik gözüken yapılar ve turist, yerli gözetmeksizin sizi içeri davet eden, mütevazi esnafların olduğu bir yere geldiğinizi daha ilk günden anlıyorsunuz. Bunun en büyük sebebi, Hırvatistan’ın asıl turizm gelirinin kıyıları ve adalarındaki deniz turizminden geliyor olması. Zagreb, ise daha saklı, naif bir güzellikte.

5 farklı dönemden geçmiş olan Zagreb aynı zamanda, tarihi izleri sürebileceğiniz bir yer. En eski tarihi, Ortaçağ’a (7.Y.Y) dayayan şehrin bir dönem Osmanlı (16.Y.Y), Avusturya (17.Y.Y), Avusturya-Macaristan (19.Y.Y) ve sonrasında Yugoslavya (20.Y.Y) yönetiminde olması, içinde farklı kültürleri barındırmasını da beraberinde getirmiş.  Bu nedenle ne zaman biriyle tanışıp, Türkiye’den geldiğinizi söyleseniz sohbetin devamında konu muhakkak Osmanlı’ya veya son zamanlar Zagreb’de izlenen dizilerin etkisiyle; Kanuni’ye geliyor. Birçok kişi, yaşananlara ilginç bir şekilde; “tarihte Osmanlı şehrimizi işgal etmiş” öfkesiyle değil, “ne güzel kültürler bırakmış” hoşgörüsüyle yaklaşıyor. Çoğu kafede “kahve” söylediğinizde karşınıza Türk kahvesi çıkıyor. Gezerken gözünüze çarpan mimariler size bir şekilde Macar ve Avusturya yapılarını anımsatıyor.

Zagreb’de Öne Çıkanlar

Zagreb’e geldiğim ilk andan itibaren sıcak ve ilgili insanlarla karşılaşıyorum. Kiminle tanışsam, bir iki Türkçe kelime biliyor. Türkiye’yi, İstanbul’u merak ediyor, sorular soruyor. Evinde kaldığım Ana, gündemimizin bu kadar hızlı olmasına şaşırıp, “Zagreb’i kimse sallamıyor, bu yüzden de gündemimiz hep aynı.” diyor. Bu küçük şehirde, herkes işinde gücünde, rutin gündemle beraber sabit ve sakin bir hayat yaşıyor.

Hayatın biraz daha hızlı aktığı ve turistik sayılan noktalar arasında; aşağıdan yukarıya Donji Grad, daha yukarıdaki ana meydan Jelacic, Zagreb Katedrali ve çevresindeki Dolac Pazarı, tarihi Kaptol Meydanı ve alışveriş merkezlerinin, kafelerin olduğu Ilica Caddesi yer alıyor. Dolac Pazarı’nın hemen yakınındaki Skalinska Sokağı ise yan yana dizili restoranların, tatlıcıların sıralandığı hareketli bir sokak.

Dolac Pazarı, Zagreb’in en önemli ve en akılda kalıcı renklerinden biri. Zagreb Katedrali’nin arka fon oluşturduğu bu pazarda, sabah 6:30’dan 15:00’e kadar aklınıza gelebilecek her türlü meyve-sebze satılıyor. Bu pazarın etrafına kurulu restoranlarda saat 12:00-13:00 arası, menüdeki geleneksel yemekleri normal fiyattan daha ucuza yiyebiliyorsunuz. Özellikle taze balıklara bir beyaz şarabın eşlik ettiği restoranlarda, yerliler arasında öğle yemeğinizi yemek çok keyifli. Bu restoranlara gelen yerliler yemeklerini bitirdikten sonra, pazar kenarındaki “kahvelere” oturarak kart oynayıp, sohbet ediyor.

Fünikilere binip, Gonrji Grad’a kadar çıktığınızda yamaçlardan gördüğünüz Zagreb manzarası, bu şehri sevmenize yetecek sebeplerden biri oluyor. Eski şehirde yer alan, çatısındaki desenleri ve Romanesk mimarisiyle dikkat çeken St. Mark Katedrali’ni ve çevresindeki galeri gezip, kendinizi bu katedralden 15 dakikalık bir yürüyüşle, daha yukarılara; Jurjevska Sokağı yakınlarına attığınızda ise bambaşka bir Zagreb’le karşılaşıyorsunuz. Hiçbir turistin uğramadığı sokaklarda zaman yavaşlıyor. Sanki “yazlık” gibi görünen ama aslında Zagreblilerin yaz kış yaşadığı ve cepheleri yemyeşil sarmaşıklarla kaplı iki katlı evlerdeki hayata uzaktan da olsa tanık oluyorsunuz. Bu evlerin bahçelerindeki güller ve atmosferde yankılanan kuş sesleri, size bu dik eğimli yolların sonunun denize çıkacağı hissini veriyor. Yolların sonu denize çıkmasa da, baharı hatta yazı iliklerinize kadar hissediyorsunuz.  

Kahve Kokusu

Kahve Zagreb’de, aynen bizim kültürümüzdeki gibi sadece bir içecek olmaktan öte, bir sosyalleşme aracı. Tarihten gelen farklı etkilerle, kahve kültürünü eklektik bir şekilde harmanlamışlar. Üçüncü dalga kahveciler henüz Zagreb’e uğramamışlar.

İnsanlar, yakınlarıyla bir araya geldiklerinde genellikle koyu Türk kahvesi içiyorlar. Sohbetlere, kart oyunlarına, yoldan geçenleri izledikleri anlara daima kahve eşlik ediyor. Eve bir misafir geldiğinde de, aynı bizdeki gibi cezvelerde demlenen, Brezilya’dan gelen, tamamen çekilmiş Arabica kahvelerinden ikram ediyorlar. Ayrıca bir mekanda, garsona “kahve” dediğinizde büyük bir ihtimalle önünüze Türk kahvesi getiriyor. 15. Yüzyıl’da Osmanlı’dan emanet aldıkları kahve kültürünü sadece Zagreb’de değil, diğer Slav şehirlerinde de sıkça görmek mümkün. 

Sonraki dönemlerde (18.Y.Y), Avusturya-Macaristan hakimiyetindeki şehirde “kavana” denilen, kahve içilip ve yanında tatlı tüketilen yerler açılmaya başlamış. Günümüzde de, bu kültür hala devam ediyor.

Son olarak, İtalyanlardan gelen Espresso, Zagreblilerin keyifle tükettikleri bir diğer kahve çeşidi. Espresso’yu İtalyanlar gibi hızlı bir şekilde değil, yavaş yavaş ve sohbet ederek içiyorlar.

Biraz “Bizim Gibi”

Zagreb’in en güzel yanı, aşırı turistik bir şehir olmadığı için yerli halkla samimi bir sohbete girebiliyor olmanız. Zagreb gezisi süresince evinde kaldığım çift veya bir restoranda ayak üstü sohbet ettiğim garson da hep benzer hissi veriyor. Bir şey ikram ettiklerinde, “teşekkürler, almayayım” deme şansınız yok. Devamında muhakkak tatlı bir ısrarla karşılaşıyorsunuz. Anlatacaklarınızı merakla dinleyip, size üst üste sorular soruyorlar.

Diğer yandan, yerken yabancılık çekmeyeceğiniz yemekler büyük porsiyonlarda geliyor. İstanbul’da bu kadar büyük bir porsiyonu bu fiyata yemek imkansız gibi yorumlar yaparken buluyorsunuz kendinizi. Üstelik bu büyük porsiyonlar, para birimleri Kuna ile ödeniyor ve birçok Avrupa ülkesine kıyasla oldukça hesaplı.

Gezerken yer yer Budapeşte’ye, Bratislava’ya ve hatta Ayvalık’ın arka sokaklarına bile benzettiğim Zagreb’de, en büyük şaşkınlık durumunu trafiği az yollarıyla, oksijeni bol havasıyla karşılaştığımda yaşıyorum. Yeni şehirde dahil olmak üzere, hiçbir şey üzerinize gelmiyor, yormuyor. Tanıştığım biri: “Dikkat edin, bu yoldaki meyvelerden toplamayın çünkü yolda yoğun trafik var.” dediği yoldan gün içinde toplamda 5-10 araba geçiyor. Haliyle öyle anlarda biraz kültür şoku yaşıyor insan.

Rengarenk sokaklarında kaybolduğum, tarihi binalarında zaman yolculuğuna çıktığım, yer yer gördüğüm benzerliklerle “deja vu” yaşadığım bu şehirden, sımsıcak anılar biriktirerek ayrılıyorum.

Mutlaka

* Dolac Pazarı’ndan alışveriş yapın: Şehrin en meşhur ve en kapsamlı yiyecek pazarı. Bir şey almayacak olsanız bile içinden geçin, yerlilerin yaşamına tanıklık edin.

* Mirogoj Mezarlığı’nı görün: Mirogoj, farklı dinlerden insanların yattığı, Avrupa’daki en büyük mezarlıklardan biri. İçinde yer alan kilise ve mezarların diziliş şekli çok etkileyici.

* Museum of Broken Relationships’i ziyaret edin: Tarihi üst şehirde yer alan en ilgi çekici müze. Bitmiş ilişkiler ardından, elde kalan anılar ve eşyaların sergilendiği müzede, muhakkak kendinizden bir parça buluyorsunuz.

* Bit pazarına gidin: Zagreblilerin pazar günü ritüellerinden biri de bit pazarı gezmek. Britanski meydanında bulunan antika pazarında, çok ucuza harika parçalara denk gelebilirsiniz. Çevresinde kurulan çay bahçelerinde çay-börek keyfi de yapabilirsiniz. 08:00-14:00 arası açık.

* Strossmayerov Meydanı’nda yürüyün: Burası, parkların birleşiminden oluşmuş, hafta sonları konserlere denk gelebileceğiniz yemyeşil bir alan.

* Strossmartre Festivali’ne uğrayın: Gornji Grad’da yer alan tarihi tepe Gradec’de Mayıs-Eylül arasında düzenlenen bir etkinlik. Yerli tasarımcıların ürünleri, yan yana kurulmuş açık barlar ve akşamları canlı müzik var.

Jarun Gölü kenarında vakit geçirin: Eğer “yaz hissi” arıyorsanız, Sava Nehri yanındaki gölün çevresi, özellikle akşamları, kokteyl barlarıyla eğlenceli bir alternatif olabilir. 5 ve 7 No’lu tramvaylarla buraya ulaşabilirsiniz.

Yakın Kaçamaklar

Plitvice Gölleri Doğal Parkı: Zagreb ana otobüs terminalinden kalkan otobüslerle, iki saatlik bir yolculukla bu parka gidebilirsiniz.

Varazdin: Zagreb’in kuzeyinde yer alan, Barok mimari örnekleriyle dikkat çeken fotojenik şehir Varazdin’e, bir buçuk saatlik bir otobüs yolculuğuyla ulaşabilirsiniz.

Eğer daha geniş vaktiniz varsa, Zagreb’den sonra Dalmaçya kıyılarındaki Split, Zadar, Hvar veya Dubrovnik, Istria bölgesindeki; Rovinj, Pula veya Motovun şehirlerine uğrayabilirsiniz.

Ne, Nerede yenir?

* Hırvatistan mutfağı etli yemeklerin yoğun olduğu, çorba, dolma, börek gibi birçok tadı da ortak paylaştığımız bir mutfak. Bu yüzden lezzetlerde pek yabancılık çekmiyorsunuz.

* Goulash çorbası, Balkan ve Slav ülkelerinde sıkça karşımıza çıkıyor. Zagreb’de de birçok restoranda servis ediliyor. Gastonica Purger restoranında beyaz şaraplı Goulash çorbası ve geleneksel et yemeklerinden deneyebilirsiniz. Petrinjska Ul. 33. +385 1 4810 713

* Dolac Pazarı içindeki balık lokantası Amfora her gün taze Sardinya, balık çorbası, siyah Risotto ve kalamar servis ediyor. Yanına da tabii ki, beyaz Hırvat şarabı. Dolac 2

* Mundoaka Street Food restoranında geleneksel yemeklerin modern bir şekilde uyarlandığını görebilirsiniz. Menüdeki dolma çeşitleri, şarap soslu et yemekleri ve sebze yemekleri mevsime göre değişiklik gösteriyor. Akşam gitmek isterseniz, rezervasyon tavsiye ediliyor. Petrinjska 2. +38517888777

* Kremšnita tatlısını birçok pastanede bulabilirsiniz. Bu tatlı, iki çıtır milföy katmanı arasında çok hafif bir vanilyalı kremadan oluşuyor.

Strukli peynir tatlısını, La Štruk kafede yiyebilirsiniz. Meyveli ve çikolatalı birçok çeşidi var.  Skalinska Ul. 5. +385 1 4837 701

Velvet Café’nin nostaljik atmosferinde, günlük çıkan taze keklerinden kahve eşliğinde tadabilirsiniz. Dežmanova Ul. 9. +385 1 4846 743

* Son olarak, en sık tüketilen yerel Ožujsko birasından, Dalmaçya kıyılarının ünlü Dignac şarabı ve Frankovka şaraplarından deneyebilirsiniz.

Nerede Kalınır?

Palace Hotel: 1907’de açılan otel, Zagreb’in ilk oteli olma özelliğini taşıyor. Merkezi konumda, park manzaralı.  http://www.palace.hr/about-us

President Pantovack: Modern bir otel arayanlar için doğru tercih. İç tasarımında çağdaş ögeler kullanılmış. Tüm odalar bahçeye bakıyor, odaların bir kısmı ise özel bahçeye sahip. http://www.president-zagreb.com/

Unutmayın

Fünikilerle yukarı şehre veya Lotrščak Kulesi’ne çıkıp, aşağı şehre yürüyerek Zagreb’i gezebileceğinizi,
Paranızı Kuna olarak bozdurmak için postanelerin en hesaplı seçenek olduğunu,
Zagreb’de her an yağmur yağma ihtimaline karşı yanınızda daima şemsiye taşımayı,
İngilizce anlamadıklarında, Türkçe kelimelerle şansınızı deneyebileceğinizi,
Yerel lokantalarda öğlen yemeği saatleri 12:00-13:00 arası olduğunu unutmayın!

 

Ayrıca...

Močvara: Sava nehri kenarında, sosyalist dönemden kalma bir fabrika. Şu anda alternatif bir kültür merkezi olarak kullanılıyor. Geceleri club kısmında konserler gerçekleşiyor. İçinde yer alan, ilk Hırvat "drag queen" festivalinin de yapıldığı Pogon Jedinstvo isimli mekanda dans performansları, sanat etkinlikleri düzenliyor.

Croatian Association of Artists: Hırvat sanatçılar birliğinin modern binası, "the Mosque" yani cami olarak da geçiyor. Heykeltraş Ivan Mestrovic'in eserlerinden esinlenerek yapılan sanat müzesi, 5 yıl kadar etrafına eklenen minareleriyle cami olarak kullanılmış. Komünizm döneminde "milli devrim müzesi"ne çevrilmiş. 1990 yılından sonra ise şu anki haline getirilmiş. İçinde çağdaş sanatçıların işlerinin görülebileceği müze hala Zagrebliler arasında "the mosque" olarak geçiyor. Hem mimarisi için, hem de içinde yer alan galerileri için ziyaret edilebilir.

Trg žrtava fašizma, +38514811561

 

"Nine Views" enstalasyonu: 1971'de Ivan Kožarić'in "güneş heykeli" yerleştirmesi ardından, 2000 yılından bu yana sanatçı Davor Preis şehrin çeşitli yerlerine 9 tane gezegen yerleştirmesi yapmış. Zagreb merkezde yer alan sokaklarda; Bogovićeva'da Güneş, Margaretska'da Merkür, Trg bana Jelačića 3'de Venüs, Varšavska 9'da Dünya heykelleriyle karşılaşma ihtimaliniz yüksek.

 

bottom of page