İSTANBUL'DA SONBAHAR
Yazı & Fotoğraflar - Skylife 90. Yıla özel sayısında yer almıştır, 2024.
İstanbul, her mevsimde farklı duygular eşliğinde yeni keşifler vadeder. Sonbaharın tadı ise başkadır bu kentin sokaklarında. Bir cadde, bir sokak, bir kubbe, bir minare, bir orman, bir çiçek dalı yahut arada göze çarpan deniz manzarası… Hepsi bir sonbahar resminde, aynı hayatın farklı renklere bürünmüş parçalarıdır artık. Kurumuş yapraklar altında bir eski zaman düşü kurdurur bu manzaralar. Adımlarınız devam ettikçe, tatlı bir hüzün kol gezer tanıdık sokaklarda. Şimdi, o manzaraların ardından yola düşüyoruz.
Haliç Kıyılarında
Zaman gelip çattığında İstanbul’a sonbahar renkleri hakim olur. Hazan mevsiminin serin sabahlarında, hatıralar eşlik eder yavaş adımlara. O adımlar sizi bazen Zeyrek’e sürükler. Soluk pembe evlerin arasında, eski bir terzi dükkânı çıkar aniden karşınıza. Halen sepetlerin sarkıtıldığı bakkalları, birbirlerini tanıyan sakinleri ve dükkân önlerine oturup sohbet eden esnafları gülümser bir merhaba karşılığında. Tarihi, 12. Yüzyıl Bizans dönemine uzanan Molla Zeyrek Camii’nin önündeki kafeden puslu manzaralara bakarken, eski İstanbul canlanır bir anda gözlerinizin önünde. Sol taraftaki, yıllara göğüs germiş ahşap cumbalı evin kedisi, muhtemelen yine pencere pervazından dışarıyı seyrediyordur. Ara Güler’in yaşamı boyunca fotoğrafladığı o dar sokaklarda ilerlerken, bir sonbahar resmi olur Zeyrek o anda. Tarihi Valens Su Kemeri’nin yanı başından geçip de seslerin ve kokuların birbirini kovaladığı Zeyrek Kadınlar Pazarı’na varana dek, güz sessizliğine teslim olunur o sakin, sepya tonundaki sokaklarda.
Sisli bir öğleden sonra Haliç’in suları ürperir, dalgaları döven balıkçı tekneleri salınarak yanaşır kıyılara. Haliç’in kanatları ardına gizlenmiş Fener ve Balat, iskeleye yaklaştıkça Gritchenko’nun suluboya resimlerini andırır. Yıldırım Caddesi’nde sesler iyice artar. Kendine has, tatlı hengâmesini haykıran o sokakta, sonbahar renklerine kavuşmuş asma yaprakları hışırdar durur üzerimizde. Nükteli tekerlemeleriyle simit satan mahalleli İsmail Amca’nın çıtır simitlerine hayır demek imkânsızdır. Vodina’dan başlayıp Leblebiciler Sokak’a yürürken, her adımda çıtırdayan yapraklar, camları buhar yapmış çay ocakları ve havalar iyiden iyiye soğumadan top peşinde koşarak sokakların tadını çıkarmaya çalışan çocuklar eşlik eder bu yolculuğa. Kırkambar Sokağı’nın köşesine konumlanmış, ‘yuvarlak kahve’ lakaplı mekanda soluklanmanın vaktidir artık. Burada olur da Şaban Bey ile karşılaşırsanız, madalya kazandığı güreşçilik yıllarından bahsedecektir size. Bir de Balat’ta Rum komşularıyla mutlu mesut yaşadıkları o eski çocukluk günlerinden. Bu geleneksel kahvedeyken, tıpkı zaman gibi buğulu pencereleri ardında akıp giden hayat da sanki hep yavaştır. Ve o yavaşlığın ortasında sıcacık gelen çayın kekremsi tadı, her zamankinden daha lezzetli gelir insana.
İskeleden bir seferle, Eyüpsultan’a, oradan da Pierre Loti Tepesi’ne doğru uzanırken yolculuk hiç bitmesin ister insan. İyot kokusunu içine çeker, martılarla selamlaşır, rüzgârla kucaklaşır… Tepedeki tarihi Pierre Loti Kahvesi, sanki tarihin bir yerinde dondurulmuş; geçmiş zaman alegorisi gibi öylece durur. Kahvenin bir masasına kurulmuş Fransız romancı Loti, Aziyade’yi pür dikkat kaleme alırken çıkar, hayalperest edebiyat severlerin karşısına. Buradan Haliç’i kucaklamak ne kadar keyifliyse, esinti artınca kafenin iç kısmına sığınıp mekanın ahşap kokusu eşliğinde bir kitabın sayfalarını karıştırmak da o kadar keyiflidir. Sonrasında Eyüp’ün kıvrımlı yokuşları nereye sürüklerse, oraya yürünür ve sokaklarında kaybolmanın tadı çıkarılarak sonlanır gün.
Sonbaharda Bir Beyoğlu Düşü
Beyoğlu’nun arka sokakları, usulca yağan yağmurun altında her zamankinden daha nostaljiktir. Bazı noktalar vardır ki özellikle bu mevsimde gezmeye çağırır insanı. Mescit Mahallesi’nin sonbaharda artık bordoya dönen asmaları altında yürümeyi, tarihi Balık Pazarı’nın tezgâhları arasında esnafla hoşbeş etmeyi, sarmaşıklarla kaplı Dudu Odaları Sokak’ın yıllarca yan yana duran tarihi turşucu, şekerci ve tatlıcısına uğramayı aklına koyar bir Beyoğlu aşığı. Aklına koymasa da zaten gönlüne düşer bu yerler; bir Beyoğlu düşü gibi, aniden.
Hafızasını zorlayan her İstanbullunun anılarında yer etmiş sokaklar, geçitler, kilise avluları, pasajlar ve sinema salonları Beyoğlu’nun can suyu gibidir. Bir ucu Balık Pazarı’na açılan, 1874 tarihli Avrupa Pasaj’ının içinden şöyle bir geçilip, ardından yan pasajdaki sahafları dolaşarak eskimiş kitapların kokusunda İstanbul’un ruhuna temas edilir. Bu sahaflar yalnızca aradığınız kitabı değil, aradığınız kenti de elleriyle bulup getirir karşınıza. Anılar, hatıralar ve bazen de unutulmuş bir hikâye hemen çıkıverir tozlu raflardan.
Yağmurlu bir akşamüstü, Hazzopulo Pasajı’nın içinden yürüyerek pasajın ortasındaki ağaçla selamlaşırken ve girişindeki restoranında bir yemeğin tadına aheste aheste varırken bulursunuz kendinizi. Yağmur dinmemişse eğer adımlarınız sizi, Beyoğlu’nun bir sinema salonuna sürükler. Film afişlerine bakıp karar verirken, gözlerinizin önünden yüzlerce sahne akar Beyoğlu’nu anlatan.
Günün her saati kalabalığı yararak geçip durur pencereleri masal, ahşabı sıcacık, rengi kırmızı Beyoğlu tramvayları. Bu tramvaylara binip İstiklal Caddesi’ni bir uçtan bir uca turlamak bile tek başına Beyoğlu’nu sevmek için bir nedendir. O an, şanslı hissedersiniz kendinizi; ya bu şehirde yaşadığınız için, ya da bir şekilde yolunuz bu şehre düştüğü için.
Zeyrek ve Balat'ta...
*Zeyrek’te Demirhun Çeşmesi Sokak'ı ve ona paralel sokakları gezin. Çırçır Caddesi’nin eski esnaflarıyla sohbet edin. Tarihi evler, çeşmeler ve sarnıç kalıntılarına dikkatle bakın.
*Bozdoğan (Valens) Su Kemeri'nin 4.Yüzyıl'dan beri dimdik ayakta duran taşlarının yanı başındaki çayhanelerde oturup bir çay için. Açsanız, Kadınlar Pazarı’nda yan yana sıralanmış restoranların birinde Doğu lezzetlerinden tadın.
*12.Yüzyıl’da Pantokrator Manastırı olarak, Bizans imparatoru II.Ioannis'in eşi Irini tarafından yaptırılan yapı; Molla Zeyrek Camii önündeki terastan Haliç manzaralarını seyredin.
*Balat’ta 13.Yüzyıl’da inşa edilen Moğolların Azize Meryem Kilisesi’ni ziyaret edin. Bu yapı, Osmanlı döneminde camiye çevrilmeden, Rumların ibadetine bırakılmış tek kilisedir.
Pazar günleri 11:00-16:00 arası ziyarete açık.
*Forno Balat’ın odun fırınında pişen çıtır lahmacun ve pizzalarından tadın.
*1200 Derece Cam Atölyesi’nde cam sanatının inceliklerini öğrenin.
*Fener Külhanı Sokak’ın evlerini fotoğraflayın.
*Taş fırın lezzetleri için Evin Unlu Mamulleri’ne gelin.
*Grafik ve nostaljik tabela fontlarını seviyorsanız, Klasik Tabela Atölyesi aklınızda olsun.
*Coffee Department’ta bir kahve molası verin.
*The Pill Galeri’nin güncel modern sanat sergilerini takip edin.
Eyüp’te...
*Bir Mimar Sinan eseri olan Zal Mahmut Paşa Camisi’ni ziyaret edin.
*Haliç sahilinden Eyüpsultan’a bağlanan ve Osmanlı şehzadelerinin tahta çıktıktan sonra yürüdükleri tarihi yol; Cülus Yolu’ndan geçin.
*1458’de Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Eyüp Sultan Camii’yi gezin.
*Evliya Çelebi belgelerinde de canlılığıyla adından söz ettiren Eyüp Çarşısı’nı ve tarihi Eyüp Meydanı’ndaki oyuncakçılar çarşısını dolaşın.
Beyoğlu’nda...
*1967’den beri hizmet veren Mandabatmaz’ın taburelerinde, kurumuş asmaların altında bol köpüklü bir kahve keyfi yapın.
*19.Yüzyıl’dan kalan binaların detaylarına göz atın, önlerindeki tabelalardan bilgilerini okuyun.
*Üç Yıldız Şekerleme’nin badem ezmelerinden, Ali Muhiddin Hacı Bekir’in lokumlarından alın.
*Atlas Pasajı içindeki İstanbul Sinema Müzesi’ni ziyaret edin.
*Sanata doymak için Pera Müzesi, Meşher, Salt Beyoğlu ve Yapı Kredi Kültür Sanat galerilerine uğrayın.
*Tünel Geçidi’nden geçin ve sonrasında bir kafesinde soluklanın.
*Mısır Apartmanı, Elhamra Pasajı, Ragıp Paşa Apartmanı ve Casa Botter gibi güzel yapıları görün.
*Alman Kafe’nin kahve ve tatlılarından, Sabırtaşı Restoranının içli köftelerinden ve Sofyalı’nın leziz yemeklerinden tadın.
Sonbahar Fotoğrafları İçin
İstanbul’un En Güzel Köşeleri
Doğada: Emirgân Korusu, Yıldız Parkı, Beşiktaş Ihlamur Kasrı, Atatürk Arboretumu, Belgrad Ormanları, Kanlıca Mihrabad Korusu
Vapurda: Anadolu Kavağı, Yeniköy, Üsküdar ve Beykoz
Şehirde:
-Rumeli Feneri
-Gülhane Parkı ve Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi
-İstanbul Arkeoloji Müzeleri bahçesi
-Sultanahmet Soğukçeşme Sokağı
-Kandilli tepeleri ve Kuzguncuk sokakları
-Moda Ferit Tek Sokağı’ndaki çay Bahçeleri
-Yeldeğirmeni sokakları ve kafeleri